Malûmunuz üzere toplumuzda şişmanlık ve ona bağlı gelişen şeker hastalığı ve hipertansiyon gibi hastalıkların sıklığı her geçen biraz daha artıyor. Artık çok daha genç yaşlarda hattâ çocuklarda bile bu hastalıkları tespit etmeye başladık. Çocukluk çağı şişmanlığı uzun dönemde tedavisi çok daha zor bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Dünya çapında bir salgın olarak görülen şişmanlığın nedenleri araştırılınca beslenme şeklimizdeki değişmeler ve sedanter -hareketsiz- yaşam biçimi başlıca âmiller olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle modern şehir hayatına tutsak olarak yaşayan insanların çok yüksek miktarda ve kana çok hızlı geçen enerji- kalori içeren besinleri tüketmesi şişmanlığa yol açıyor.
Bir besin maddesinin içerdiği toplam kalori miktarından ziyade varolan kalorinin kana karışma hızı- yani glisemik indeks - daha çok önemli. Basit bir örnekle açıklamaya çalışırsak eşit miktar kalori içeren iki ayrı tabak bulgur ve pirinç pilavını mukayese edelim. Pirinç pilavını tüketen kişide -pirinç çok hızlı emilerek kana karışan glisemik indeksi yüksek bir gıda olduğu için- kan şekeri hızlı bir şekilde yükselecektir. Vücudumuzdaki pankreas bezi buna cevap olarak yüksek dozda insülin salgilayacak ve hasta kısa süre sonra bu salgılanan insülin sonucu tekrâr açılacaktır.
Çoğu insanda görülen yemek sonrası uyku hali ve 2-3 saat sonra ellerde titreme ile sinirlilik ve tekrar acıkma halinin nedeni budur. Gün içinde sık sık acıkarak birşeyler atıştırmak zorunda kalan ve uzun süre aç kalamayan bu insanların çoğu Ramazan ayında ise oruçlarını rahatlıkla tutabilirler. Bu karşı pirinç yerine bulgur pilavı tüketen kişi ise tam tersine çok daha uzun süre tokluk hissedecek ve yemek sonrası uyku hali yaşamayacaktır.
Günümüzde tükettiğimiz bu türlü glisemik indeksi yüksek zararlı gıdaların başında ekmek ve hamur işleri, şeker ve tatlılar, pirinç, patates gibi yüksek nişasta içeren gıdalar ve meyve suları, gazlı içecekler gelmektedir.
Be nedenle bu türlü sıkıntısı olan hastaların tedavisinde en kolay düzeltebilecek noktalardan bir tanesi çay şekeri gibi basit şeker tüketiminin mümkün olduğu kadar önlenmesidir.
Ekmek, pirinç pilavı ve makarna gibi gıdaların zararlarını anlattığımızda hastalarımızın çoğu dedelerimizin bu maddeleri ne kadar fazla yediklerini bize örnek verirler. Gerçekten benim çocukluğumda bile köyde fındık mevsiminde makarnanın üzerine toz şeker dökülerek yenildiğini çok iyi hatırlıyorum. Buradaki fark modern şehir yaşamına tutsak olarak yaşayan insanların dedelerimize göre çok daha az enerji harcamalıdır. Gelişen teknoloji, ulaşım araçları ve masa başı hareketsiz çalışma bahsettiğimiz gıdaları günümüz insanı için bir türlü zehir haline getirmiştir.
Şehirde yaşamanıza rağmen hareketli bir yaşamınız varsa, günde en az onbin adım atabiliyorsanız, veya daha da fazlası aktif spor yapabiliyorsanız bu türlü gıdaları kısıtlı bir biçimde tüketebilirsiniz. Hatta koşu veya bisiklet gibi sporları düzenli yapanlar ayakta kalmak için tam tersine makarna, muz ve enerji bar-çikolata yemek zorundadırlar.
Çeşitli nedenlerle aktif şekilde hareket edemeyen insanların ise en azından basit ve boş kalori alımından vazgeçmeleri, yani kısaca en azından içtikleri çaya şeker atmamalarını öneriyoruz.